Osmanlı Takıları ve Tarihi (1)
Osmanlı Takıları Ve Tarihcesı
Eski Alpaka Kozalar
Osmanlı Sarayı ve mücevher; padişah ve mücevher; Devlet-i Aliyye ve
mücevher;Harem ve mücevher; vezirler ve mücevher; elçiler ve mücevher...
Osmanlı saray yaşantısı söz konusu olduğunda, konuyla ilgili ya da
ilgisiz kimsenin "cevher ile bezenmiş" anlamındaki bu ÜMterime yabancı
kalmayacağı açıktır.Osmanlı'da mücevher kullanımı son derece geniş bir
alana yayılır. Elbette en görkemli mücevher takılar ve mücevher eşyalar
padişahlar için hazırlananlardır, ancak saray kadınları ve devlet
erkanı da mücevherden vazgeçemeyenlerin başında gelirler.Toplumun her
kesiminde geçerli olan ve günümüzde de süren, düğünlerde altın ve
mücevher armağan edilmesi geleneği ise mücevher üretimini az ya da çok
destekleyen unsurlardandır.
Osmanlı kuyumcusu, bir nakkaş gibi ince çalışarak, tasarımını taşın
biçimine az müdahale yapmaya, tasarımını taşın biçimine uydurmaya özen
göstererek, bir imparatorluk sentezi olan Osmanlı ruhunu yansıtan,
natüralist ağırlıklı yapıtlar vermiştir. Osmanlı Devleti'nin gücü artıp,
sınırları genişledikçe mücevherde kullanılacak değerli taşlar ve maden
giderek daha kolay sağlanır olmuş, genişleyen topraklardan Osmanlı
başkentine hünerlerini sergilemek üzere getirilen, örneğin Horasan'dan,
Tebriz'den, ya da Bosna'dan; Balkanlar'ın değişik bölgelerinden veya
Rus sınırlarından, Gürcü ve Çerkes bölgelerinden gelen kuyumcu
ustalarının da katılımıyla mücevher üretimi giderek çeşitlenmiş ve
zenginleştirilmiştir. Osmanlı mücevherinde kakma, çalma, oyma,
savat(niello), telkari(filigran), hasır, mıhlama gibi teknikler
kullanılmıştır.
Osmanlı mücevherinin çeşitlenmesi kadar biçimlenmesi de, herşeyden önce
Saray'ın yaşam tarzı ve beğenisiyle; devletin durumuyla paraleldir.
Padişahların yüceliğini vurgulamak amacıyla hazırlanan tasarımlarda yer
yer çok iri, çok gösterişli elmas, zümrüt, yakut ya da inciler
kullanılmasına rağmen, tasarımcı belli bir duruluk ritmini
yakalayabilmiş; parlak taşlarla ile değerli madenleri Osmanlı
beğenisinde bütünleştirmiştir. Osmanlı mücevheri, Saray beğenisi ve
gereksinimleri temel alınarak tasarlanmıştır, bunun yanı sıra siyasal ve
kültürel ilişkilerin sonucunda ortaya çıkan yeni eğilimler de
benimsenmiştir. Özellikle Batı etkilerinin kendini göstermeye başladığı
18.yüzyıldan itibaren abartılı irilikte takıların çoğaldığı görülür.
Osmanlı kadın saç iğneleri 18 YY
Pek çok Osmanlı mücevherinin, özellikle de takıların günümüze ulaşmama
nedeni, mücevherin yüzyıllardır değişmez kaderinin sonucudur;
mücevherler yüzyıllar boyunca kah farklı gereksinimleri karşılamak üzere
bozdurularak paraya çevrilmiş kah mücevher modasının değişmesiyle yeni
modaya uymak amacıyla değişime uğramıştır;günümüzde ise bu eğilimin
azalarak da olsa sürdüğü söylenebilir.Hazinedeki mücevherlerin,
yüzyıllar süresince artması, eksilmesi ve değişime uğraması
kaçınılmazdır.Hazinedeki değerli madenler , gerektiğinde bozdurularak
devletin hizmetinde kullanılmıştır.Örneğin Kanuni Sultan Süleyman, 1566
yılında Zigetvar seferine gittiği zaman Saray-ı Amire'deki altın ve
gümüşleri darphaneye verip akçe kestirmiştir. Hazineden bazı mücevher
veya eşya ,hazinedarbaşının önerisi üzerine, işe yaramadığı veya
eskidiği gerekçesiyle de satılmıştır.
Topkapı Sarayı'ndaki Enderun Hazinesi, Serhazin-i Enderun denilen
hazinedarbaşı ve hazine kethüdası yönetimindeki, sayıları yüz elliye
varan iç oğlanı tarafından korunurdu. Hazineyi korumakla görevli olan
hazine kethüdası, bu görevinden ayrıldığında, iki defterde kayıtlı
bulunan hazinenin tümünü ayrıntılarıyla yerine gelene devretmek
zorundaydı. Padişahın vefatında , hayattayken satın aldığı, yani devlete
ait olmayan mücevheratın defteri yapılır, iki zabıt tutulur,
zabıtlardan biri, altın, gümüş ve mücevherat ile birlikte demir bir
sandığın içine konularak mühürlenir ve hazine odasına yerleştirilirdi.
Hazine kethüdası, elindeki, Yavuz Sultan Selim'e ait olan akik mühürle
Enderun Hazinesi'nin dış kapısını mühürlerdi.
Zümrüt,yakut,lal ve incili sorguç 18 YY
Osmanlı mücevher kültüründe takılar giyimin vazgeçilmez
tamamlayıcısıdır. Osmanlı minyatürlerinde ve Osmanlı'yı betimleyen
tablolardaki figürler bu konudaki önemli görsel belgelerdir.Arşiv
belgeleri üzerinde yapılan çalışmalarda da mücevher takılarla
kemerlerin, murassa(değerli taşlarla bezeli) düğmelerin ve bazı değerli
giysi parçalarının birlikte kaydedilmiş olduğu görülür.
Arşiv belgeleri arasında bulunan bazı mücevherat defterlerinde yer alan
kayıtlar , gerek ne gibi değerli taşların, takıların ve mücevher
eşyaların bulunduğunu sergilemesi açısından, gerekse Osmanlı mücevher
geleneğinde kullanılmış olan terimler ve kayıt düzeni açısından
aydınlatıcı niteliktedir. Örneğin Topkapı Sarayı Arşivi'nde bulunan
1144-47 (1731-34) tarihli bir mücevherat defterinde yüzük, küpe, iğne
gibi takıların yanı sıra murassa düğmelere de geniş yer verildiği
görülür; düğmelerin bir kısmı yüz otuzlu, yüz kırklı takımlar
halindedir, mücevherlerde kullanılan taşların niteliği ve durumu da
titizlikle belirtilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder