İkinci hükümdar Sultan Orhan'ın bastırdığı gümüş
paralara, beyaz sikke anlamına gelen AKÇE adı verilmiştir. Selçukluların
sikkelerinden ayırd edilebilmeleri için de bunlara Akçe-i Osmanî veya
sadece Osmanî denilirdi.
Osmanlılar, ilk devrelerinde kullandıkları Selçuklu paralarının ve bazı
İslâm devletlerine ait paraların ismi olan Dirhem ve Dinar kelimelerini
almamışlardır. Akçe kelimesinin aslı Moğol lisanından gelmektedir.
Selçukluların da akçe adıyla kesilmiş paraları vardır. 1619 yılında
Sultan II. Osman zamanında bastırılan gümüş onluklara Onluk Osmanî,
Sultan Abdülaziz devrinde (1861-1876) bastırılan yüzlük altınlara
Osmanî, Osmanlı altını, Lira-i Osmanî gibi isimler verilmiştir.
Akçe, zamanla ayar ve kıymet bakımından çok değiştiği ve değerinden
kaybettiği için, çil akçe, zuyuf akçe, kırpık akçe, kızıl akçe ve
meyhane akçesi gibi isimlerle adlandırılmıştır. Akçe, daha sonraları,
büsbütün kıymetsiz hale girmiş ve kullanılmaz olmuştur. Akçenin yerini
kuruş almıştır.
Yukarıda temas ettiğimiz Dinar tabiri, ilk İslâm devrinde altın sikkeye
verilmiş isimdir ve Grek-Latin aslından gelmektedir (Denarius). Bir
dinar, 4,25 gram safi altın ağırlığında idi.
Dirhem, gümüş sikke ye verilen isimdir. Dirhem, Kanunî Sultan Süleyman
zamanında Osmanlı paralarında kullanılmaya başlanmıştır. Bidayette
beheri 4,50 gram ağırlığında olan bu Dirhemler, Sultan I. Ahmet
zamanında 2,15-2,28 grama inmiş ve sonraları on akçelikler tedavüle
çıkınca da artık Dirhem basılmamıştır. Dirhem'in resmî ağırlığı
bilinememektedir. Zira dirhem denilen gümüş sikkeler hiçbir zaman
dikkatle ve kafi ölçülerle basılmamıştır. Umumiyetle bir dirhem 2,97
gram gümüş ihtiva eden sikke olarak kabul edilmektedir.
İlk akçeler 90 ayar gümüşten kesilmişti. 90 ayarında yüz dirhem gümüşten
ilk olarak kaç akçe kesildiği tesbit edilememektedir. Bu husus üzerinde
inceleme yapanların bir kısmı, yüz dirhem gümüşten 300 akçe, bazıları
da 400 akçe kesildiğini söylemektedirler. Meselâ Cevdet Tarihinde 3
akçenin bir dirhem ağırlığında olduğu; Tacüttevarih'te ve Hammer
tarihinde ise 4 akçenin bir dirhem olduğu ifade olunmaktadır.
İsmail Galip Bey eserinde, akçenin 1,15 gram gümüşten olduğunu ve yüz
dirhem gümüşten 400 akçe kesilmiş bulunduğunu kabul etmektedir. Bu
hususu kat'i olarak tesbit etmek imkânlarından mahrum bulunuyoruz.
Sonraki devirlerde kestirilen akçelerin ayarları ile ağırlık ölçüleri
devamlı surette düşürülmüştür. Sultan II. Mahmut'un on ikinci saltanat
yılında (1819) yüz dirhem gümüşten 2200 adede kadar akçe bastırıldığı
olmuştur. Bu rakam, akçenin ne kadar değersiz bir hale geldiğini açıkça
göstermektedir. Artık akçe sayılamadığından tartılmak suretiyle
kullanılır olmuştur. İsmail Galib'in katalogunda II. Mahmut 'un
cülusunun on ikinci senesinden sonra (H. 1234) akçe darbedilmediği
bildirilmekte ise de Bankamızın koleksiyonunda mevcut paralara göre
Mahmut'un cülusunun 26'ncı senesine kadar (dahil) akçe basıldığı
anlaşılmaktadır.
Orhan Gazi'den Fatih Sultan Mehmed'in ilk defa tahta çıkış tarihi olan
1444 tarihine kadar bastırılan akçelerin ayar ve ölçülerinde bir
değişiklik olmadığı görülmektedir. İlk olarak, Fatih Sultan Mehmed'in
birinci cülusunda, Edirne'de kestirttiği akçelerin ölçülerinde azaltma
yapılmış bulunmaktadır. Akçe kıymetinin bu suretle ilk defa düşürülmüş
olması, Osmanlı tarihine Buçuktepe İsyanı adile geçen bir ayaklanmaya
sebep olmuştur. Fatih Sultan Mehmed'in saltanatının son senelerinde,
ayarlarda da indirme yapılmaya başlanmıştır. Nitekim bu devrede 85
ayarlık yüz dirhem gümüşten 500 adet akçe kesilmiştir.
Akçe kıymetindeki ilk ehemmiyetli düşüş Sultan Murad III zamanında ve
1584-89 yılları arasında yapılmış, 100 dirhem gümüşten 800 akçe
kesilmiştir. Akçe kıymetinin bu suretle yarıya yakın indirilmiş olması
Osmanlı malî ve iktisadî tarihinin dönüm noktalarından biridir. Para
kıymetindeki azalmaya paralel olarak eşya fiyatları da ayarlana-mamış
olduğundan yeniçeri ocağı kazan kaldırmıştır.
Sultan Ahmed I (1603-1617) zamanında ise akçeler değerlerinden çok daha
kaybetmişlerdir. Nitekim bu devrede gümüşün ayarı da 80 e indirilmiş,
vezinleri noksan ve karışık akçeler ortaya çıkmıştır.
Sultan Osman II nin cülusundan sonra (1618) paraların ıslahına lüzum
görülmüş ve 1619 senesinde Darphane Nazırı Bekir Efendi'nin himmet ve
gayretiyle bu züyuf akçeler toplattırılıp yeni akçeler (Cedid Akçe)
bastırılmıştır. Bu arada (Onluk Osmanî) adiyle on akçelik de
çıkartılmıştır.
Sonraları akçenin kıymetinin düşürülmesine yine devam edilmiştir. Akçe
vezninin azaltılması ile beraber ayarı. Sultan Murad IV zamanında (1623)
yüzde 75 e, Sultan Mehmed IV zamanında (1648) yüzde 50 ye ve nihayet
Sultan Selim III (1789) ve Sultan Mahmud M (1808) devirlerinde ayar
yüzde 46 ya ve ağırlığı da iki buğdaya kadar inmiştir.
Darphane Nazırı Bekir Efendi'nin bastırttığı on akçelik (Onluk Osmanî)
ler, yeni akçelerden farklı bir şekilde kestirilmiş olup yüz tarafında
(Sultanül-berreyni) unvanı ve arka tarafının ortasında Osman ve
etrafında babası Sultan Ahmed I in ismi ile tarih ve basıldığı yer
yazılıdır. Onluk Osmanîler, ilk zamanlarında bir dirhem ve bazen de 15
kırat ağırlığında idi ki beheri 1,5 kırat ağırlığında olan o zamanın on
akçesine eşit idi. (Cedid Akçe) lerin yüz tarafları onluklar gibi olup,
diğer tarafında unvan yerine sadece tarih ve basıldığı yer
gösterilmiştir. Ağırlıkları 1,5 kırattır. Lâkin hacimleri gayet ince ve
üzerlerindeki yazılar da pek fenadır. Cedid akçelere halk arasında
(Bekir Efendi Akçesi) de denildiği gibi, sıhhatine delâlet etmek üzere
bazan da (Ceyyidülayar Bekirefendi akçesi) denildiği Naima Tarihinde
yazılıdır.
Onluk akçenin her ne kadar 1619 yılından itibaren bastırıldığı
bilinmekte ise de bu tarihten evvel de onluk akçeler bastırılmış olduğu
anlaşılmaktadır. Meselâ İsmail Galip Bey, Sultan Mehmed II zamanında
1470 de Kostantaniye'de basılmış onluk akçeden bahsetmektedir. Ağırlığı
iki dirhem oniki kırat yani 8,82 gram gelen ve pek nadir olan bu onluk
akçelerin Sultan Mehmed II zamanında Kostantaniye ve Novar'da ve ayrıca
Sultan Bayezid II devrinde Kostantaniye'de basılmış olanlarından Yapı ve
Kredi Bankasının koleksiyonunda da vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder